ulkucu-sanatcilar-yeni-albumler-tikla ulkucu-sehitler-ulku-ugruna-bolumu Radyo-android-uygulamasi-bozkurtlarfm-tikla Karadeniz Müzikleri

REKLAM ALANI UST-1

Başbuğ Alparslan Türkeş’in Türklük Gurur ve Şuuru İslam Ahlak ve Fazileti İlkesi

Merhum Alparslan Türkeş, Türk Milleti’nin varlığını korumayı ve onu yüceltmeyi temel felsefe saymış; Türk milleti’nin kurtuluşunu ve yükselişini, kendi dini inançları ile milliyetçilik ülküsünde görmüştür.

Türk Milletini yüceltecek gücünde “Milliyetçilik” olduğunu vurgulamıştır, milliyetçilik; “Türk Milletini, Türk Vatanını ve Türk Devletini sevmek, bunların iyiliği ve yükseltilmesi için köklü bir ihtiras ve şuur sahibi olmak” şeklinde tanımlanmaktadır.

 “Herşey Türk Milleti için, Türk Milleti ile beraber ve Türk Milletine göre”  sözleriyle Türk Milliyetçilerine çalışmalarındaki temel ilke ortaya konmuştur.

Türkeş, uzun ve şerefli bir geçmişi olan Türk Milleti’nin yükselmesine  iki temelde değerlendirilmiştir.: “Türklük gurur ve şuuru ile islam ahlak ve fazileti.

Milliyetçilik, Türkçülük anlayışını Türkeş, manevi şuurlanmaya dayandırmakta ve maneviyatçılığa büyük önem vermektedir. Türk Milleti’nin güç kaynağını, bin yıldan beri kabul edip benimsediği İslam Dini’nde görmektedir. Türk Milleti’ni meydana getiren fertlerin yaşama felsefesine ve ahlâk görüşüne İslam’ın yön verdiğini, İslam’ın hakiki çehresi ve yüksek prensipleriyle ele alınmasının, Türklüğe yeni bir güç ve hız vereceğini vurgulamaktadır.

Türklükle islamı birbirine zıt veya düşman görmenin Türk Milliyetçiliği ve İslam için zararlı olduğuna dikkat çekmekte; ikisini birbirinin karşısına çıkaran insanların ya bilgisiz ya gaflet içinde veya Türk milleti’in yıkmak isteyen kötü emellerin hizmetçisi olduklarını belirtmektedir O islamın Türk Milleti için önemini her vesileyle ortaya koymakta, Türk Medeniyeti’ndeki yerine dikkat çekmektedir.

Ona göre; medeniyetler para ile değil, ilimle, imanla, ahlakla kurulmakta; medeniyetler parasızlıktan değil ilimsizlik, imansızlık ve ahlaksızlıktan çökmektedir.

Türkeş, Türkiye’nin içinde bulunduğu bunalımın sebeplerinin başında ahlaki buhranı ve toplumu saran manevi boşluğu görmekte; Türk Milleti’ni bu boşluktan kurtarmak için nesillerin manevi yönden güçlendirilmesi gerektiği üzerinde durmaktadır.  Kalkınmanın manevi temelini, iman ve ahlaka bağlamakta ve buna siyaset aracı olarak değil, samimi olarak inandığını şöyle belirtmektedir :

“Türklük gurur ve şuuru İslam ahlak ve faziletine, oy toplama endişesi ve siyaset riyakarlığının üstünde kalarak samimiyetle bağlıyız. Türklük gurur ve şuuru ile İslam ahlak ve fazileti, milletimizi meydana getiren manevi unsurların tam ve ahenk içinde birleşmesidir. Maddi kalkınmamız ancak böyle bir yüce temel üzerinde yükselirse bir mana taşır, bir değer kazanır, milliyetsiz bir yükselmenin, ahlaksız bir kalkınmanın imkanı yoktur… Pek az olmakla birlikte, bazı kimselerin milliyetçilikle İslamiyeti çatıştırmağa çalıştıklarını görmekteyiz. Böyle bir tutum yanlıştır, abestir, cahilliktir, şuurlu bir şekilde yapılıyorsa ihanettir, nifaktır. Mücadele farklı, hatta birbirine düşman mefkureler arasında olur. Halbuki Türklükle İslamiyet bin yıldan beri aynı mukaddes potada kaynaşmış, etle tırnak misali ayrılması imkansız bir hale gelmiştir. Türk Milleti, Müslüman olmakla ictimai nizamın ve dini hayatın en yüce değerlerini kazanmış ve İslam, Türk Milleti ile emsalsiz yiğitlik ve iman aşkına sahip bir mücahit bulmuştur… “Türk müsün, müslüman mısın?” gibi sorular cehaletten ileri geliyorsa aptalcadır. Aksi taktirde haincedir. Milliyetçiliği reddeden bir “dincilik” anlayışı ve İslamiyete düşman bir milliyetçilik anlayışı bize yabancıdır, bizim dışımızdadır..”

Türkeş, dini insanın ve toplumun ayrılmaz bir vasfı, bir ihtiyacı olarak görmüştür. O, inançsız insanı bir kabuk gibi, pusulasız ve dümensiz bir gemi gibi tanımlamıştır. Her toplumun bir dini olduğunu belirtmiş ve dini, “insanlara nasıl hareket etmesi gerektiğini, birbirleriyle en iyi münasebetleri ne şekilde yürütebileceklerini ve mutluluk sağlama yollarını gösteren bir inanç topluluğudur” şeklinde tarif etmiştir. (1) Her toplumda din müessesesinin olduğu, dinsiz toplumun bulunmadığı ve dini afyon sayan görüşlerin bile yeniden dine itibar etmeye başladığı ve toplumlarda dinin önemli yeri bulunduğu vurgulanan görüşlerdendir.

Türkeş, Türk Milleti’nin dinsiz yaşayamayacağını,  dinin öğretilmesinin gerektiğini, öğretilme yerinin okullar olduğunu, Din bilgisi dersinin orta öğretimde, mecburi olarak, 3 saat okutulması, İmam-Hatip Liseleri bünyesindeki orta okullarda olduğu gibi Kur’an-ı Kerim dersinin seçmeli dersler arasına alınması gerektiğini kaydetmiştir (1)

Toplum için dinin lüzumuna ve önemine inanan Türkeş, taassubun zararı üzerinde durmakta ve taassubu iki kısma ayırmaktadır. Bunlardan biri, din adına taassup, diğeri de “din taassubu düşmanlığı”dır. Bu ikincisi Türkeş, birincisinden daha tehlikeli görmekte ve her iki taassubun da zararlı olduğunu  belirtmektedir.

Türkeş’in vurguladığı ahlak, fazilet, adalet İslam’ın temel ilkeleridir. “Din güzel ahlaktır”, “Ben ahlaki güzellikleri tamamlamak için gönderildim” hadislerinde Hz. Muhammed (s.a.v.) ahlak ve faziletin önemini vurgulamıştır.

Türkeş, 1980 ihtilalinden sonra Sıkıyönetim Mahkemesi’ndeki savunmasında din anlayışını ve inancını ortaya koymaktadır : “Elhamdülillah inanmış samimi bir Müslamanım, fanilik hissine aşinayım. Dünyanın bir imtihan yeri olduğunu biliyorum. Şu anda burada bulunuşumuz da, inanıyorum ki her şeyden önce bir kader tecellisidir, ilahi bir imtihandır. Sabır ve şükürle karşılıyor ve bu imtihandan da yüz akıyla çıkmayı bize nasip etmesini Cenab-ı Hakk’tan niyaz ediyorum. Rahmet ve şaşmaz adalet ümidimiz yalnız Allah’tandır. Ben burada önce Allah’ın huzurunda, sonra tarihin ve milletin huzurunda olduğumun huşuu, mesuliyet ve vakarı içinde konuşacağım. Benim için bir hesap verme bahis konusu ise, o hesabı milletime ve tarihe vereceğim. Türk Milleti’nin vicdanında teşekkül edecek olan hüküm ve tarih hükmü, mahkemenin hükmünden önde gelir. Huzur-u İlahiye yüz akıyla çıkmaktan başka hiçbir endişeye gönlümde yer yoktur. Hiç kimsenin merhamet ve insafına şahsen ihtiyacım yoktur. Sözüm, tenkidim, talebim yalnız hak ve hakikat namınadır. Yalnız mülkün temeli olan adalet namınadır. Yalnız milletim ve devletim içindir. (2)

1. Bkz. Türkeş, 9 Işık, 226

2. Alparslan Türkeş, Savunma, Hamla Yayınları, İstanbul 1994, 7

Etiketler: , , , , , , , , , , , ,



0 Yorum YAPILMIS “ Başbuğ Alparslan Türkeş’in Türklük Gurur ve Şuuru İslam Ahlak ve Fazileti İlkesi ” iCiN




Not: Yorumunuz uygun gorulur ise onaylanip yayinlanacaktir.

GENEL Kategorisindeki Diger Yazilar

Orhun Yazıtları – Göktürk Devletleri

ORHUN YAZITLARI  KÖKTÜRK... 

HÜSEYİN COŞKUN Ülkücü Şehit 12 Aralık 1979

ÜLKÜCÜ ŞEHİT HÜSEYİN... 

HÜSEYİN GÖNEN Ülkücü Şehit 10 Aralık 1978

ÜLKÜCÜ ŞEHİT HÜSEYİN... 

İLHAMİ GÖKKOCA -Ülkücü Şehit 21 Kasım 1979

ÜLKÜCÜ ŞEHİT İLHAMİ... 

Hüseyin Nihal ATSIZ Hayatı

HÜSEYİN NİHAL ATSIZ... 


  • REKLAM ALANI 240X500 SAG

  • FIRAT YILMAZ CAKIROĞLU

  • REKLAM ALANI SAG 240X250

  • Baglantilar

    

    RADYO BOZKURTLAR FM - SiZiN SESiNiZ SiZiN RADYONUZ 2009 - 2024 - turk-gokturkce-turk