ulkucu-sanatcilar-yeni-albumler-tikla ulkucu-sehitler-ulku-ugruna-bolumu Radyo-android-uygulamasi-bozkurtlarfm-tikla Karadeniz Müzikleri

REKLAM ALANI UST-1

Başbakan Adnan Menderes – Neden Astınız ?

Başbakan Adnan Menderes – Neden Astınız ?

YETER SÖZ MİLLETİNDİR

Adnan Menderes, Siyaset-1899, 17 Eylül 1961, Biyografi,

Tarih: 07.10.2023 – Yazarlar : Nihat Paran

ADNAN MENDERES KİMDİR ?

Adnan Menderes, 1899’da o yıllarda sancak olan Aydın’da doğar. Babası Kâtipzadelerden İbrahim Etem Bey’in memur olarak durumu orta hallice iken, annesi Tevhide Hanım’ın durumu ise Menderes Nehri boylarının toprak beyi olan varlıklı babası (Hacı Ali Paşazade) sayesinde çok daha iyidir. Anne tarafından dedesi vefat ettiğinde miras olarak daha dokuz yaşında iken Adnan Menderes’e kalan çiftliğin sınırları oldukça geniştir. 1934’te ilk önce “Ertekin” soyadını aldıysa da çok geçmeden bunu Menderes
olarak değiştirir. Menderes, anne ve babasını onları hatırlamayacak kadar küçük yaşta kaybeder. 1907’de de iki yaş büyük kız kardeşi dönemin bulaşıcı hastalığı verem yüzünden vefat eder. Sekiz yaşında
kimsesiz kalan küçük Adnan’ı babaannesi Fitnat Hanım yanına alıp büyütür; onu kendi yanına İzmir’e getirir ve okula da orada başlatır.

Meşrutiyetin ikinci yılı 1910’da dönemin yeni açılan okullarından İzmir İttihat ve Terakki İdadisi’nin yedi yıllık kısmında orta öğrenime başlar. Birkaç yıl sonra bu okuldan ayrılarak aynı şehirdeki Kızılçullu Amerikan Kolejine geçer. Her iki okul da genç Adnan’ın siyasete karşı ilgi göstermesinde etken olur. Öğretmenleri İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin (İTC’nin) İzmir teşkilatına mensup kişiler olarak -örneğin Vasıf Çınar- derslerinde dillendirdikleri düşünceler cemiyetin ideallerini ve ilkelerini yansıtır. İngilizce öğretiminin de yapıldığı Amerikan Kolejinde ise özgürlükçü ortamdan etkilenir.

Birinci Dünya Savaşı’nda Harbiye Nezareti 15’liler olarak bilinen 1315 ( 1899 ) doğumluları askere almaya başlayınca lise son sınıftaki Adnan Menderes okulunu yarım bırakarak orduya katılır, İstanbul ve İzmir’de görev yapar

1914’te başlayan Birinci Dünya Savaşı yüzünden Menderes’in orta öğrenimi yarım kalır. İdadinin son sınıfını okuduğu 1916’da zorunlu olarak askere alınır. Lise düzeyinde eğitim alanların yedek subay olduğu böyle bir dönemde Adnan Menderes, İstanbul’da aldığı askeri eğitimden sonra İzmir’e subay adayı olarak bir alayın emrine verilir ve 1917’in son günlerinde de asteğmen olur. Savaşın fiilen sona erdiği ve Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasından birkaç hafta önce Suriye-Filistin cephesine gönderilir, ancak yolda -Pozantı’da- geçirdiği hastalık yüzünden İzmir’e geri döner ve savaş sonrası ordunun terhisine kadar orada kalır.

Anadolu’nun işgal görmeye başladığı 1918 sonu ve sonrası günlerde, özellikle Aydın’ın 27 Mayıs 1919’daki Yunanlarca işgalinden sonra Adnan Menderes bu kez Aydın’daki kendi çiftlik bölgesinde Yunan birlikleriyle savaşmak üzere adını “Ay-Yıldız” olarak belirledikleri küçük bir Kuvay-ı Milli müfrezesi kurar. 1920 yılının son aylarında Ankara’nın yedek subaylar için yaptığı çağrı üzerine Aydın merkezindeki düzenli birliklerin emrinde çeşitli görevler üstlenir ve 1922’ye kadar direniş faaliyetlerinin içinde aktif olarak yer alır. İstiklâl Harbi boyunca yaklaşık üç yıl süren askerlik hizmetini yerine getirdiği ve milli orduda yer aldığı için, 1931’de sadece cephede bulunanlara verilen kırmızı şeritli İstiklâl Madalyası ile taltif edilir.

Yirmili yaşlarına denk gelen İstiklâl Harbi’nden sonraki o sekiz yıl boyunca -1930 yılına kadar- Menderes Aydın’a yakın Çakırbeyliği’ndeki çiftliğiyle bizzat ilgilenir ve çiftliğini kısa sürede çevrenin en verimli işletmelerinden biri haline sokar. Aydın Ziraat Odası Başkanlığı da bu on yıl içinde -1926-27’de- gerçekleşir.

Menderes, ilk kez siyasete 1930’da Ali Fethi Okyar’ın kurduğu Serbest Cumhuriyet Fırkasının (SCF’nin) Aydın il teşkilatı başkanı olarak girer. Partinin ülke içindeki örgütlenmesi sırasında A.Fethi Okyar Aydın’a geldiğinde, yeni partinin il başkanlığı için Adnan Menderes’in ismi tavsiye edilir. O güne dek siyasete girmeye istekli olmayan Menderes, Fethi Okyar’la gece geç saatlere kadar görüşür.

Nihayet uzun süren bu konuşma sonunda ikna olarak Adnan Menderes Serbest Cumhuriyet Fırkasına girmeye karar verir. Sadece Fethi Okyar’ın ikna çabaları değil, SCF’nin iktisadi görüşleri –özellikle çiftçileri olumsuz etkileyen 1929 ekonomik buhranın çare arayışlarındaki köycü/tarım görüşleri- iktidarın bu yöndeki politikalarına eleştirel bir tutumu ifade ettiği için Menderes’i çeker. SCF’nin feshinden birkaç ay sonra Cumhuriyet Halk Fırkası (CHF, sonra CHP) kendini toparlamak ister; çeşitli illere merkezden heyetler yollanır ve öncü fikirleri olan kimselerle temasa geçilir. Böylelikle gelecek vaat eden kişiler partiye alınmak istenir. Bunlardan biri de Menderes’tir. Bayar’ın başkanlığındaki heyet Aydın’a geldiğinde, ondan CHP’ye girerek görüşlerini parti içinde savunmasını isterler. Menderes de Aydın’daki parti örgütünü yeni baştan kurma şartının kabul edilmesiyle CHP safına katılmış olur.

Atatürk, SCF’nin dağılmasından sonra farklı görüşleri dinlemek, eğilimleri ve ihtiyaçları daha yakından gözlemlemek için Batı Anadolu’yu kapsayan gezisinde Aydın’da Adnan Menderes’le tanışır ve onun bazı görüşlerinden etkilenir. Önce “eski SCF’li” oldukları için CHP’nin Aydın il örgütüne gelmeyi usulen yapılan kısa bir görüşmeyle geçiştirmek isteyen Atatürk, hemen hemen Menderes’le aralarında geçen bu“memleket sohbeti”nde daha çok kooperatifleşme, sanayileşme üzerinde yoğunlaşırlar ve sohbet dört saate yakın sürer. Menderes, çok sonra Atatürk’le olan görüşmesi için şöyle der: “Sohbet Atatürk’le, hemen hemen aramızda geçti. İlk defa teklif ettiğim sigarayı almayan ve kahve istemeyen Büyük Gazi’nin, memleket meseleleri üstünde sohbet derinleştikçe, kendilerine zaman zaman takdim ettiğim bir paket Gazi sigarasını içip bitirmiş olduklarını, dönüşlerinde müşahede ettim. Ve ayrıca dört kahve emir buyurdukları da bugünkü gibi hatırımdadır.

Programlarında da aksaklık oldu. Çünkü, birkaç dakikalık bir ziyaret için teşrif buyurdukları orada tam dört saat kaldılar”. Olumlu izlenimlerle oradan ayrılan Atatürk’ün Menderes için yanındakilere “Şayan-ı dikkat bir gençtir” diye söz ettiği bilinmektedir. Nitekim hiç girişimi olmadığı halde 1931’in üçüncü ayında yapılan genel seçimlerde Aydın’dan mebus yapılması kendisi için bir “sürpriz” olmuşsa da genel merkez onun ismini Atatürk’ün dikkat çekmesiyle –belki de talimatıyla- çoktan not etmiştir. Bu seçimi takip eden her seçim döneminde de vazgeçilmez bir isim olacak ve 8 dönem daha milletvekilliği yapacaktır.

Daha otuz iki yaşında iken mebus seçilerek Ankara’ya geldiğinde onun için yepyeni bir hayat başlar. Çiftliğinin önemli kısmını tapu terki yoluyla köylülere bırakmış; kendi işlerini de güvendiği kâhyasına teslim etmiştir. Onun için ilk yıllar sıradan bir mebus olarak hem başkenti hem de Meclis’i tanıma süreci olarak geçer. Bu bakımdan milletvekilliğinin ilk yılları kendisini gösterdiği bir devre olmaz. 1940’lı yılların ortalarına kadar neredeyse on beş yılın büyük bir kısmında etkin bir rol oynamaz: Meclis’teki ilk konuşması 1933’ün son ayında gümrük memurlarının görevlerini kötüye kullananlarla ilgilidir ve bundan sonra da nadiren söz alır. Onun 1930’lar boyunca siyasette bilgi ve deneyimini artıran iki unsur vardır: Birincisi alt düzeyde aldığı görevler, diğeri Ankara Hukuk Mektebi’nden aldığı yüksek öğrenim bitirmesiydi. Menderes, dilekçe komisyon üyeliği, kongre üyeliği, parti müfettişliği ve müşahitliği görevleri sayesinde devlet işlerinin nasıl işlediğini ve nerelerde aksadığını yakından gözlemler. Ankara Hukuk Mektebinde 1933’te başlayan ve 1935’te biten üç yıllık eğitimi de, başta mevzuat bilgisi ve belagati olmak üzere ona çok şey katar. Bu okulda, hocaları arasında kendisini çok etkileyen Sadri Maksudî Arsal, Baha Kantar, M. Şeref Özkan, M. Esat Bozkurt, A. Fuat Başgil gibi devrin ünlü hukukçuları vardır.

Adnan Menderes’in siyasette asıl öne çıktığı yıllar, İkinci Dünya Savaşı sonrası döneme denk gelir. Savaşın ardından başlayan demokratikleşme süreci Menderes’in de siyasi kariyerinde yeni bir dönemin işareti olur. Onun tanınması da ilk kez işte bu geçiş evresinde gerçekleşir. Yaklaşık on beş yıl boyunca olağan dışı bir çıkışına rastlanmazken, ortaya yeni çıkan muhalefetin sözü dinlenir politikacılarından biri olur. Siyasi erkin teklif ettiği 1945 Mayıs’ında Çiftçiyi Topraklandırma Kanun tasarısının Meclis’teki görüşmeleri sırasında aleyhteki ciddi eleştirileri onun CHP içinde muhalif kanata katılmasına vesile olur.

Menderes, bu kanunun öngördüğü köylülere toprak dağıtma idealine karşı çıkmamakla birlikte bunun uygulanabilirliğinin güç olduğunu düşünür, en önemlisi büyük arazilerin zorla kamulaştırılmasına karşı çıkar, bunun yerine toprakların modern/teknik tarımla işlenmesi teziyle sermaye getiren çiftliklerin dokunulmamasını ister. Özellikle bu kanun tasarısının görüşülmesi sırasında Menderes’in performansı dikkat çeker ve onun ayırt edici bir özellik kazanmasını sağlar. Özellikle bu konuşmaları ile Menderes, dönemin Başbakanı Saraçoğlu’nun deyimiyle parti içinde bir “çatlak sese” dönüşmüştür

Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu görüşmelerinin ardından o sıralarda oylaması gerçekleşen bütçe kanunu tasarısına Menderes’in ret ve ayrıca Saraçoğlu hükümetine güvensizlik reyi vermesi onun muhalif konumunu açıkça belli eder. O güne dek cesaretle dillendirilmemiş görüşler kısa sürede siyasi bir içerik kazanarak tutumlara da yansır. Menderes, üç muhalif CHP mebusu ile 1945 Haziran’ında partinin üst yönetimine verdikleri “Dörtlü Takrir” denilen önerge ile partinin tüzüğü ve kanunlardan anti-demokratik gördükleri hükümlerin kaldırılmasını isterler.

Menderes, daha sonraki günlerde Fuat Köprülü ile birlikte Vatan gazetesindeki yazılarıyla iktidara yönelik eleştirilerini yinelerler. CHP yönetimi sonunda Menderes’in partiden ihracına karar verir. Diğer muhaliflerin de kopuşları ile yeni bir siyasi partinin yolu açılır. Menderes’in içinde bulunduğu dört eski CHP’li muhalif 1946 yılının hemen başında Demokrat Parti’yi (DP’yi) kurarlar.

Partinin kurucularından birisi olarak Menderes, Bayar’ın karizmatik liderliğindeki bu yeni partide hep özel bir yere sahip olacaktır. Onun Meclis’teki görüşme ve tartışmalarda, hükümetin dikkat çeken bir eleştirmeni olarak çok geçmeden DP’nin sözcüsü konumuna gelecektir. Meclis dışında da, hitabeti sayesinde partisinin toplantılarında kişisel hayranlarını artıracaktır.

Patrik Haçaduryan dönemin Başbakanı Adnan Menderes ile

BAŞBAKAN ADNAN MENDERE’İN CESEDİ DARAĞACINDAN ALINDIKTAN SONRA DOKTORUN VERDİĞİ ÖLÜM RAPORU

Adnan Menderes ve Celâl Bayar olmak üzere Demokrat Parti milletvekilleri ve ileri gelenleri Yassıada’ya götürüldü. Adnan Menderes 14 Ekim 1960 günü ilk duruşmasına kadar bir hücrede tecrit edildi. Avukatlarının ısrarlı talebi üzerine ancak Kasım 1960’ta ailesiyle görüşme izni verildi. Bu dönemde tek meşgalesi elli kelime ile sınırlı da olsa ailesine yazdığı mektuplardı.

Demokratik bazı ilkelerin henüz yer almadığı 1946 genel seçimlerinde Menderes kendisinin bile haberi olmadan aday listesine alındığı Kütahya’dan milletvekili seçilerek Meclis’e girer. Aday olduğu Aydın’da ise “seçim hileleri” yüzünden seçilemediğini ileri sürerek seçim sonrasında bu konu üstünde epey durur. Normal şartlarda 1947 yazında yapılması düşünülen genel seçimler erkene çekilince yeni kurulan Demokrat Partide bu karar kendilerine yönelik bir baskın seçim olarak değerlendirilir. Adnan Menderes bu kararı eleştiren görüşlerini DP adına hem TBMM’de hem de gazetelerde dile getirir. Onun üzerinde durduğu konu, bu kararla iktidarın yeni kurulmuş olan Demokrat Partiye henüz örgütlenme ve hazırlanma fırsatı vermemesidir. Seçim öncesi yapılan belediye kanunundaki değişiklik de ona göre, seçim işinin CHP’nin kendi idaresinde sürdürmek istemesidir.

BAŞBAKAN ADNAN MENDERES

DP’nin kurulmasından bir yıl sonra -1947 Ocak’ında- gerçekleşen partinin ilk büyük kongresinde genel yönetim
kuruluna ikinci en yüksek oyu alarak seçilir. Böylelikle DP politikalarının belirlenmesinde ilk elden sorumlusu olan bu önemli heyetin on beş üyesinden biri olur

Kuruluşundan itibaren dört yıllık döneminde DP’nin siyasi meşruiyet ve örgütlenme çabalarında temsil vaziyetinde olan Menderes’in işi kolay sayılmaz. Bir yandan çok partili hayatı kalıcı hale sokmak için hâlâ kudretli siyasi iktidarın her şeyi geri götüren kararına vardırmayacak ölçüde muhalefet edecek, öbür yanda da hükümetle partisi arasında bir muvazaa olduğu izlenimi verecek ölçülü bir ilişkiyi ortaya koyacaktır. Menderes’in 1946-1950 arasında yaptığı konuşmaları ve demeçlerinin bu iki zorluğu gidermek üzerine olduğu anlaşılır.

ADNAN MENDERES VE EŞİ FATMA BERİN MENDERES

1928’de İzmir’in tanınmış ailelerinden Evliyazadelere mensup Berrin Hanımla (1905-1994) evlenen Adnan Menderes’in bu evlilikten Yüksel (1930-1972), Mutlu (1938-1978), Aydın (1946-2011) olmak üzere üç oğlu olmuştur.

14 Mayıs 1950 seçimlerinde toplam oyların % 53’ünü alarak mecliste 408 sandalye elde eden Demokrat Parti’nin lideri Celâl Bayar meclis tarafından cumhurbaşkanı seçilince hükümeti kurma görevini Aydın Milletvekili Adnan Menderes’e verdi.

Fatma Berin Menderes (1905, İzmir – 22.04.1994, Ankara)

Evliyazade Hacı Mehmet Efendi’nin kızı Naciye Hanım ile Yemişçibaşı İzzet Bey’in en küçük çocuğu olarak 1905 yılında İzmir’de doğdu. Anne tarafından ailesi Evliyazedeler İzmir’in önde gelen ailelerinden biriydi. Aydın ilinde tarımla uğraşan Adnan Menderes ile 1929 yılında evlendi. Eşinin Cumhuriyet Halk Partisi’nden (CHP) milletvekili seçilmesi sonrasinda beraber Ankara’ya taşındılar (1931). Evliliklerinden Yüksel (1930-1972), Mutlu (1937-1978) ve Aydın (1946-2011) adında üç oğulları oldu. Eşinin idamını takip eden 18 yıl içinde ablası Güzin Dülger ve en büyük iki oglunu kaybetti. Sonrasında küçük oğlu Aydın Menderes ile yaşamaya başladı. Diğer ablası Samim Yemişçibaşı’nı da 1985’te kaybetti. Kendisinin ölümü ise Ankara’da kalp ve böbrek yetmezliğine bağlı olarak 22 Nisan 1994 tarihinde oldu. Cenazesi İstanbul’a getirildi ve eşinin Topkapı’da bulunan anıt mezarına defnedildi.

Aydın Menderes (5 Mayıs 1946, Ankara – 23 Aralık 2011, Ankara), Türk siyasetçi. Adnan Menderes’in en küçük çocuğudur. 16. dönem Konya, 20. ve 21. dönem İstanbul milletvekilidir

1950 Mayıs’ında gerçekleşen Türkiye’nin ilk gerçek demokratik seçimlerinde DP’nin üstün başarısı, Menderes’in siyasi geçmişinde bir diğer dönüm noktasıdır. Adnan Menderes, bu seçimleri, bir devre son verip yeni devir açan “tarihi bir gün” olarak değerlendirir. Ona göre bu seçimlerle birlikte normal siyasi hayat başladığı gibi Türk demokrasisi bir zafer günü elde etmiştir. Daha beş yılını doldurmamış DP, 1950’deki seçim sonrası iktidara gelince partinin de başına geçerek Menderes 51 yaşında başbakan olur. Kendini o sıra “Köprülü’nün yardımcısı” olarak gören Menderes’in Bayar tarafından öteki adaylara tercih edilmesi hem cumhurbaşkanlığıyla uyumlu olacağı hem de popülaritesi ile ilgilidir. Siyasi yönetimin başı ve Meclis’te büyük bir parti grubunun lideri olarak üzerine aldığı ikili görev, onun bundan sonraki yıllarda en etkili siyasi liderlerinden biri olmasını sağlayacaktır.

Menderes’in başbakanlığının ilk dört yılı, gerçekten göze çarpacak kadar başarılı zamanlarıdır. Menderes’in başında olduğu için onunla anılan DP hükümetinin icraatları toplumun neredeyse tüm kesimlerinin desteğiyle benimsenir. Özellikle epey zamandır geri kalmış büyük kitle köylü kesimine yönelik hamleler peşi sıra gelir: Yol, su ve elektriğin götürülmesi, finans desteği, kredi kolaylığı, traktör ithali gibi tarımın modernleşmesine yönelik işler kırsal kesimin bu dönemi “altın yıllar” olarak yâd etmesine imkân verir.

Elbette göreli iyileşme sadece tarımla ilgili değildir; hemen her alanda kısmî değişiklik gözle görülür şekilde yaşanır. CHP iktidarı döneminde başlamış olan Batı’yla ilişkiler 1950’ler başındaki gelişmelerle daha da pekişir. Laiklik ilkesi konusundaki duyarlılık temelde değişmez ama dinin özgürlük alanında yapılan kimi açılımlar rakipleri tarafından taviz olarak değerlendirilir. 1951 Temmuz’unda Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkındaki Kanunun çıkması ve 10 Kasım 1953’te Atatürk’ün naaşının yapımı tamamlanan Anıtkabir’e nakli, Menderes’in ilk hükümet döneminin icraatları olarak kayda geçer

Halkın çoğunluğunun gözünde 1950’nin ilk yıllarındaki hızlı büyüme Menderes’e mal edilir. Bu bakımdan, dört yıl aradan sonra yapılan 1954 seçimlerinde DP’nin daha da artan oyları Menderes’e ilişkin başarı kabul edilir. Seçim sonuçları ayrıca onun parti içindeki konumunu iyice sağlamlaştırır. Bu seçimlerde kendine yakın isimleri milletvekili seçtirtmeyi başarır. Ancak onun giderek büyüyen kişisel siyasi gücü, bundan sonraki süreçte hükümetine yöneltilen eleştirileri de tek başına göğüslemesine neden olur.

1 Temmuz 1953’te dönemin Başbakanı Adnan Menderes Ege gezisinde kumaş fabrikasını gezerken.

Tavırlarını açıkça belli eden başta CHP olmak üzere muhalefet partilerinin ve kendi parti içindeki muhaliflerin yanı sıra bazı aydın ve basın mensuplarına gösterdiği müsamaha, zamanla, o nispette azalır. Bunlara karşı partiden ihraç, hapsedilme gibi cezalara göz yumar. 6-7 Eylül 1955’te İstanbul’daki bazı gayri müslim esnafın dükkânlarının yağma edilmesine kadar varan ve kontrolden çıkan gösterilerin sonrasında Menderes’in itibarı zedelenir. O yılın sonlarında yapılan parti grup toplantısında da parti içi muhaliflerince sert biçimde eleştirilerek liderliği ilk kez bu kadar ciddi biçimde
sorgulanır.

1957 seçimlerinde oylarının kısmen azalmasına karşın DP iktidarının seçimle değişmeyeceğine hükmeden bir grup cuntacı, hükümeti devirmek için gizlice harekete geçer. 1958 başında hükümete karşı komplo kurmakla suçlanan dokuz subay tutuklandığında bile soruşturmayı derinleştirmek istemeyen Menderes bunu söylenti olarak değerlendirip üstünde durmaz, dahası bu haberi orduya “iftira” sayar. O hâlâ kendisinin geniş halk yığınlarının desteklediğine güçlü bir şekilde inanır.

18 Ekim 1952: Başbakan Adnan Menderes, İngiltere Başbakanı Winston Churchill ile birlikte

Adnan Menderes Döneminde Başlıca

1933 yılında uygulamaya konan ve 1941’de kanunlaştırılan Arapça ezan üzerindeki yasağın kaldırılması oldu (16 Haziran 1950). Bunu 7 Temmuz 1950 tarihinde ilk defa yürürlüğe konan devlet radyosunda dinî programların yayımı izledi. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarının son yıllarında ilkokullarda program dışı okutulan din dersleri konusunda Menderes bir adım daha atarak bu dersleri okul programı içine aldırdı (4 Kasım 1950). Tevhîd-i Tedrîsat Kanunu’na uygun olarak daha önce açılıp kapatılan İmam-Hatip okulları, halkın din görevlisi ihtiyacını karşılamak için Menderes hükümeti tarafından 1951 yılından itibaren tekrar faaliyete geçirildi. Siyasî alanda dinî görünümlü faaliyetlere ise müsamaha edilmedi. “Ticânî hareketi”nin faaliyetleri ve mensuplarının Atatürk heykellerini kırmaya yönelik eylemleri üzerine sert tedbirler alındı. Tarikat üyeleri tutuklandı. Atatürk aleyhtarı faaliyetlere tepki olarak Atatürk’ün hâtırasını kanun yoluyla korumayı amaçlayan Atatürk’ü Koruma Kanunu çıkarıldı (25 Temmuz 1951). Dinî propaganda hürriyetine 1949’da kısıtlamalar getiren Türk Ceza Kanunu’nun 163. maddesinin yeni şeklinden sonra benzer bir yasaklama sol akımların faaliyetlerine de getirildi. 141 ve 142. maddelerde yapılan düzenlemelerle komünizm propagandası yapmak kanunî müeyyidelere bağlandı (3 Aralık 1951). Bir süre sonra da İslâm Demokrat Partisi (3 Mart 1952) ve Türkiye Sosyalist Partisi (18 Haziran 1952) kapatıldı.

Adnan Menderes 1957 Genel Seçimleri’nde Oyunu Kullanırken

Muhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi ile iktidardaki Demokrat Parti arasındaki çekişmeler 1957 seçimlerinden sonra daha da şiddetlendi. Menderes ülkede huzursuzluk arttıkça buna karşı alınan tedbirleri de sertleştirdi. Bu tedbirler, muhalefet tarafından Menderes’in ülkeyi diktatörlüğe götürdüğünün bir delili olarak gösterildi. Hoşnutsuzluk orduya da yansıdı. Hükümetin basın suçlarının kapsamını genişleten kanunu yürürlüğe koyduğu gün (15 Ocak 1958) hükümeti devirmek için darbe hazırlığı yaptıkları ileri sürülen dokuz subay tutuklandı. Bürokratlar arasında da Menderes yönetimine karşı tepkiler arttı. Menderes’in eski saygınlığını büyük ölçüde yitirdiği bir sırada Kıbrıs meselesi için Londra’ya giderken (17 Şubat 1959) geçirdiği uçak kazasından yara almadan kurtulması halk arasında Menderes sevgisini yeniden alevlendirdi. Bu olay Demokrat Parti için yeni bir propaganda kaynağı oldu. Muhalefet partileri buna karşı iş birliğine gittiler. Demokrat Parti de Vatan Cephesi’ni kurarak buna cevap verdi. Ayrıca Cumhuriyet Halk Partisi ve basının faaliyetlerini denetlemek için Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bir tahkikat komisyonu kuruldu (18 Nisan 1960). Aynı zamanda komisyona parti ve gazeteleri kapatma ve sorumluları tutuklama yetkisi tanıyan bir kanunun meclisten geçirilmesi (27 Nisan 1960) muhalefetle iktidar arasındaki gerilimi tırmandırdı. 28 Nisan’da İstanbul’da, 29 Nisan’da Ankara’da üniversite öğrencileri Menderes hükümeti aleyhine gösteriler başlattılar. Gösteriler devam ederken Harp Okulu öğrencileri 21 Mayıs 1960 günü Ankara’da iktidara karşı bir ihtar yürüyüşü yaptı. Halkın kendisine olan bağlılığına çok güvenen Menderes istifa etmemekte direndi.

Cumhurbaşkanı Celal Bayar (solda), Başbakan Adnan Menderes (ortada) ve Dışişleri Bakanı Fuat Köprülü (sağda), Kayseri’de, 1 Ocak 1954

Bu dönemde dış politikada da önemli gelişmeler oldu. Türkiye’yi Batı blokuna bağlayan bazı antlaşmalar imzalandı. 20 Temmuz 1950’de Kuzey Kore’ye karşı Güney Kore’yi desteklemek için Batı devletlerinin yanında bu ülkeye asker gönderen Türkiye’nin, sağladığı hizmet karşılığında Kuzey Atlantik Paktı’na (NATO) üyeliği kabul edildi (18 Ocak 1952). Türkiye’nin NATO’ya girişi, askerî bir tehdit olarak görülen Sovyetler Birliği’ne karşı ülkenin savunmasını güvence altına alma amacına yönelikti. Bundan sonra Türkiye’nin dış politikasına hâkim olan esas unsur, Sovyetler Birliği’nin Ortadoğu ve Balkanlar’daki nüfuzunu azaltmak için Batı’nın desteğinde komşusu olan ülkelerle bazı antlaşmaların yapılması ve paktların kurulması oldu. Balkan ülkeleri arasında imzalanan Türkiye-Yugoslavya-Yunanistan Dostluk ve İşbirliği Antlaşması (28 Şubat 1953) ve Balkan Antlaşması ile (9 Ağustos 1954) Türkiye ve Irak’ın kurduğu, daha sonra İngiltere, Pakistan ve İran’ın da katıldığı Bağdat Paktı (24 Şubat 1955) bu temel amaç göz önüne alınarak hayata geçirildi. Öte yandan Kıbrıs konusunda yapılan Zürih (11 Şubat 1959) ve Londra (19 Şubat 1959) antlaşmalarıyla Kıbrıs’ta kurulacak yeni devletin statüsü belirlendi.

Ezan 16 Haziran 1950’de, TBMM tarafından aslına uygun olarak okutulmaya karar verildi.

1950 – Ezan Tekrar Aslı Gibi Okunmaya Başladı

İlk defa Yusuf Hikmet Bayur başkanlığındaki Millet Partisi ibadet özgürlüğünü savunmuştur. 1950 yılında iktidara gelen Demokrat Parti 16 Haziran 1950’de çıkardığı bir kanunla Türkçe ezan okunmasını zorunlu kılan kanunu ortadan kaldırmıştır. Böylece Müslüman Türk halkının 18 yıllık özlemi bitmiş oldu. Kanunun kabulünün ertesi günü yani 17 Haziran 1950 tarihinde ezan aslı gibi tekrar okunmaya başladı.

14 Mayıs 1950 siyasi tarihimizde bir dönüm noktası olmuştu. 1931 yılında milletvekili seçilerek 30 yıl Meclis’te milletvekilliği yapan Adnan Menderes’in liderliğinde 1946 yılında kurulan Demokrat Parti iktidar oldu. Hükümet programının TBMM’de okunmasından on sekiz gün sonra, 16 Haziran 1950’de, ezanın Türkçe okunacağını düzenleyen yasa kaldırıldı. Söz konusu yasaya ilişkin tasarı, Menderes Hükümeti’nin TBMM’ye sunduğu ilk tasarı olması ve DP’nin önceliğinin ne olduğunu ortaya koyması bakımından dikkat çekicidir. 14 Mayıs 1950 seçimleriyle iktidara gelen Demokrat Parti hükümetinin Meclis’e sunduğu ilk kanun tasarısı ile 18 yıl boyunca Türkçe okunan ezan, 16 Haziran 1950’de aslına çevrilmişti.

14 Haziran 1950 tarihli Zafer Gazetesinin “Ezan Üzerindeki Tahdit Kaldırıldı” Manşeti

Diyanet İşleri Başkanının imzasıyla 18 Temmuz 1932 tarihinde bütün valiliklere gönderilen genelge ile ezanın sadece Türkçe okunmasına karar verilmiş, bu tarihten sonra Anadolu semalarında 18 yıl sürecek hapis ve para cezası baskılarıyla mânevî huzursuzluğa neden olacak bir dönem başlamıştı. İktidar 18 Temmuz 1932 tarihli Diyanet İşleri Başkanlığınca yayınladığı tamimle yetinmeyip 1939 yılında cezaî müeyyide konması için düzenlemeye gitmiş fakat gündeme alınamadığından 2 Haziran 1941 yılında 4055 sayılı Kanunla Türk Ceza Kanunu’nun 526. maddesine bir ilave yapılara k “Arapça ezan ve kamet okuyanlar üç aya kadar hafif hapis veya on liradan iki yüz liraya kadar hafif para cezasıyla cezalandırılır” hükmü ile cezaî yaptırım getirilmişti.

“Müslüman Türklere sebepsiz yere manevî huzursuzluk veren böyle bir yasağın demokrasi ile idare olunan bir devlet nizamı içinde yer alabilmesinin doğru olmadığı fıkranın tayyi (kaldırılması) Müslüman Türklere huzur ve vicdan rahatlığı verecektir. Hem huzur hem de ana hak ve hürriyetlerden olan vicdan ve din serbestisini herhangi bir zorlama altında bulundurmamak sebeplerinden ötürü Türk Ceza Kanunun 526. maddesinde mevcut olup ezan ve kametin Arapça okunmasının memnuiyeti (yasağının) hakkındaki hükmün kaldırılması gerekli bulunmuştur.” 

Genel Kurul’da oturumun başlamasıyla söz isteyen Başbakan Adnan Menderes;

“Muhterem arkadaşlar; Arapça ezan hakkında Demokrat Parti Meclis Grubunda verilen kararın gazeteler ve radyo ile yayınlanması neticesinde kanunî mâniin (engelin) kaldırılmış olduğu telâkkisinin (algısının) hâsıl olması ve bazı vatandaşların Arapça ezân okunması muhtemel olduğu için bu bapta hükümetçe Meclis’e sevketmiş olduğumuz lâyihanın (tasarının) bugünkü ruznameye (gündeme) alınmasını ve müstacelen (ivedilikle) müzakere edilmesini yüksek tavsiyelerinize arzediyorum.” diyerek konuşurken tutanaklara “DP sıralarından sürekli alkışlar arasında ve bravo sesleri arasında” yerine almış.

Ardından Oturum Başkanı İstanbul Milletvekili Fuad Hulûsi Demirelli, “Arkadaşlar; Başbakanın bahsettiği, Türk Ceza Kanunu’nun 526. maddesinin tadili hakkındaki tasarının raporu Adalet Komisyonunca yazılmış, tabı ve tevzi edilmiştir. Yalnız aradan 48 saat geçmediği için gündeme alınmamıştır. Şu kadar ki, şimdi muhterem Başbakanın buyurdukları esbabı mucibeye dayanılarak Adalet Komisyonunun mazbatasında da tasarının hemen gündeme alınması ve ivedilik ve yeğlikle görüşülmesi Kamutaya teklif ediliyor. Bu itibarla yazılı teklifler karşısındayız. Bu teklifleri birer birer reyinize arz edeceğim. Evvelâ bunun gündeme hemen alınması teklifini yüksek reyinize arz ediyorum. Kabul edenler lütfen işaret versinler… Kabul etmeyenler… Kabul edildi. Şu halde tasarı gündeme alınmıştır.”

Yapılan görüşmelerde sağlanan uzlaşı ile tasarının aleyhinde söz alınmadan ezan-ı Muhammedi’nin aslına döndüren kanun kabul edilmişti.

Kanun aynı gün 16.6.1950 ve 1/9 numaralı yazı ile Cumhurbaşkanlığına iletilmiş Cumhurbaşkanı Celal Bayar da 16.6.1950 ve 4/533 sayılı yazıyla aynı gün onaylamıştır.

Onaylanan Kanun 17.6.1950 tarihli ve 7535 sayılı Resmî gazetede ilan edilerek Mübarek Ramazan ayının ilk gününde yürürlüğe girmiştir.

Millet caddesinin Topkapı çıkışındaki Bizans surlarına ait iki büyük kulesinin (burç) restorasyonu ile alakalı ülkemizin ilk kadın restoratör mimarı Cahide Tamer (solda), Celal Bayar (ortada) ve Adnan Menderes (sağda) görüşmesinden bir kare, 1956

ABD Başkanı Dwight David Eisenhower 9 Ekim 1959′ da Adnan Menderes’i kabul etmişti

Tarihler 17 Şubat 1959’u gösterdiğinde Kıbrıs konusunda Yunanistan’la imzalanan ikili antlaşmanın ardından üçlü görüşmeler için Birleşik Krallık’a giden Menderes’in uçağı Londra Gatwick Havalimanı yakınlarında alçalırken düşüp paramparça oldu. Ancak Menderes kazadan yara almadan kurtuldu.

Menderes’in hayatındaki en önemli hadiselerden biri ise askeri darbeden 16 ay önce yaşadığı bir uçak kazası idi… 17 Şubat 1959’da Kıbrıs konusunda Yunanistan’la imzalanan ikili antlaşmanın ardından üçlü görüşmeler için Birleşik Krallık’a yani İngiltere’ye hareket eden Menderes’in, uçağının Londra Gatwick Havalimanı yakınlarında alçalırken düşüp parçalanmasına karşın kazadan yara almadan kurtulması o dönem iktidarı en sert şekilde eleştirenleri bile yumuşatıyordu. İlk olarak Hakimiyet Gazetesi’nde Menderes ve beraberindeki 40 yolcuyu taşıyan “SEV” isimli Türk Hava Yolları’nın filosuna kazadan 6 ay önce kattığı İngiliz yapımı uçağın, hizmete girdiği haberi 14 Ağustos 1958 tarihli nüshasında yer alıyordu. Adnan Menderes ve beraberindeki heyet, 17 Şubat 1959 tarihinde Londra’da yapılacak Kıbrıs görüşmelerine katılmak için Ankara Esenboğa Havalimanı’ndan yola çıkıyordu. Viscount tipi dört motorlu “Sev” isimli uçak, önce yakıt ikmali için İtalya’nın başkenti Roma’da mola veriyor, daha sonra ise Londra’daki Heathrow Havaalanı’na hareket ediyordu.

Ancak yoğun sis nedeniyle uçağın Heathrow Havaalanı’na inişine izin verilmiyordu. Uçağın önce Paris’e indirilmesi planlanıyor ardından Londra’nın 40 kilometre güneyindeki Gatwick Havaalanı’na yönlendiriliyordu. Burada sis kısmen az olsa da görüş mesafesini büyük ölçüde düşürecek yoğunluktaydı. İngiltere Havacılık Bakanlığı’nın yaptığı soruşturmaya göre, uçağın kuleyle telsiz irtibatının kesilmesi ve yoğun sis sebebiyle uçak, saat 16.58’de aniden bir fırtına ile beraber havaalanına yaklaşık 5 kilometre kala Surrey bölgesindeki Newdigate köyü yakınlarında ormanlık bir alana düşüyordu. Ağaçlara çarpan uçağın iki kanadı kopuyor ve ters dönüyordu. Yerde 250 metre kadar sürüklendikten sonra kanatları gövdeden ayrılan uçak, taklalar atarak parçalanıyordu. Yakınlarda bulunan İngiliz Hemşire Margaret, Menderes’in aralarında bulunduğu üç kişiyi kurtarıp köy evine götürüyor ve profesyonel tıbbî yardımda bulunuyordu. Olay yerine cankurtaran gelince Menderes, London Clinic’te tedaviye alınıyordu. Uçak kazasında bakan ve milletvekillerinin de bulunduğu 14 kişi hayatını kaybediyordu. Dışişleri Bakanlığı Kâtibi Güner Türkmen ve Demokrat Parti Çanakkale Milletvekili Emin Kalafat’ın da aralarında bulunduğu 6 yolcu ve mürettebat yaralı olarak kurtuluyordu. Başbakan Adnan Menderes ise hafif yaralı şekilde feci kazadan sağ çıkıyordu.

Her iki gazete de kazada hayatını yetirenlerin isimlerini ise şu şekilde sıralıyordu. Ali Server Somuncuoğlu (Basın-Yayın ve Turizm Bakanı), Şerif Arzık (Anadolu Ajansı Genel Müdürü) Abdullah Parla (Türk Hava Yolları Genel Müdürü), Kemal Zeytinoğlu (DP Eskişehir Milletvekili), Muzaffer Ersü (Başbakanlık Özel Kalem Müdürü), İlhan Savut (Dışişleri Bakanlığı 2. Daire Başkanı) Mehmet Ali Görmüş (Basın-Yayın ve Turizm Bakanlığı Özel Kalem Müdürü), Sedat Görmüş (Dışişleri Bakanlığı kâtibi), Burhan Tan (Akşam Gazetesi foto muhabiri), Münir Özbek (Kaptan Pilot), Sabri Kazmaoğlu (Yardımcı pilot), Lütfi Biberoğlu (Yardımcı pilot), Gönül Uygur (Hostes), Gündüz Tezel (Telsiz operatörü) Yaralananlar ise; Adnan Menderes (Başbakan), Şefik Fenmen (Özel Kalem Müdür Yardımcısı), Rıfat Kadızade (Sakarya Milletvekili), Emin Kalafat (Çanakkale Milletvekili), Melih Esenbel (Dışişleri Bakanlığı Genel Sekreteri), Arif Demirer (Afyon Milletvekili), Kazım Nefes (koruma polisi,) Yurdanur Yelkovan (hostes), Kemal Itık (makinist), Türkay Erkay (kabin memuru)

Kazada şehit düşenlerin cenazeleri bir uçakla İstanbul’a getiriliyordu. Haber, 23 Şubat 1959 tarihli Yeni Ant Gazetesi’nde yer buluyordu. Hayatını kaybedenler aynı gün Ankara’da toprağa veriliyordu.

Menderes kazadan bir hafta sonra Margaret ve Tony Bailey çiftinin evine teşekkür ziyaretine gidiyor ve Bailey Ailesi’ni Türkiye’ye davet ediyordu. Bailey Çifti, 1959 yılının ağustos ayında Türkiye’ye geliyor, İstanbul, Ankara ve İzmir’i ziyaret ediyorlardı.

Bailey Ailesi Türkiye’ye geldiklerinde Menderes’le görüşüyor, İstanbul ve Ankara gezisinin ardından birkaç gün de Bursa’da ağırlanıyorlardı.

1960 yılına gelindiğinde Menderes’in iktidarı, darbeci subayların gerçekleştirdiği 27 Mayıs müdahalesi ile son bulur. Bir gün sonra Menderes, Eskişehir’den geçtiği Kütahya’da tutuklanarak Yassıada’ya getirilir. Darbecilerin etkisi ve denetimindeki olağanüstü duruşmalar sırasında Menderes pek çok suçla isnat edilir. Bu suçlamalardan en ağırı ve onun idamına gerekçe olan suçlama anayasayı ihlal etmektir. Darbe mahkemesi siyasi muhalefeti baskılamak için hükümet uygulamalarının “kardeş kavgasına” yol açtığı, bunun da ülke bütünlüğünü zedelediği değerlendirmesiyle onun anayasayı ihlal ettiğini hükmeder. Sonuçta, darbe yargısı Menderes’i idam cezasına çarptırır. 17 Eylül 1961’de öğle vaktinde idam edilir.

Adnan Menderes hücresinde bir asker tarafından tokatlandı mı?

Celal Bayar ve Adnan Menderes’in hücreleri yan yana bulunuyordu. Menderes, Bayar’ın avukatını görünce “Beyefendi, benim avukatım nerede?” diye sordu. Adnan Menderes’in avukatla görüştüğünü gören nöbetçi asker “Gir hücrene” diyerek Menderes’i tokatladı. İdam edilen Dışişleri eski Bakanı Fatin Rüştü Zorlu da Yassıada’da dövülenler arasındaydı: Nöbetçi üsteğmen kendisi ile tartışan Zorlu’yu yumruklayarak gözünü morartmıştı.

Başbakan Adnan Menderes’in 10 yıllık başbakanlık döneminde Türk iç ve dış politikasında büyük değişimler oldu. 1. Menderes Hükümetinin ilk icraatı fazla masraf olduğu gerekçesiyle devlete ait otomobilleri satmak oldu.

DARBE MAHKEMELERİ VE ADNAN MENDERES-ZORLU – POLATKAN

Darbenin ertesi günü Ada Komutanlığı’na Tarık Güryay atandı. Yassı Ada’ya geldiği gün ilk işi tutuklu DP’lilerin odalarına dinleme cihazı yerleştirmekti.

Adnan Menderes’in idamına saatler kala, onu aşağılamak için doktorlar prostat muayenesinin gerekli olduğunu söylediler. 17 Eylül 1961’in sabahında saat onu beş geçe Menderes’le doktorlar arasında bir tartışma çıktı. Adnan Menderes bu aşağılanmayı Kabul etmedi. Ancak Ord. Prof. Sedat Tavat “Prostat muayenesi yapmayı unutmuşuz!” diyerek adeta eski başbakanla dalga geçti. Odada bulunan komutan da bu aşağılamaya ortak olarak Menderes’e “Utanmayın, utanmayın” diye sesleniyordu. Menderes “İstirham ediyorum, yapmayın” dedi defalarca. Ancak darbeciler aldıkları emirler gereği Menderes’i son anına kadar utandırmaya devam ettiler ve prostat muayenesi yapıldı. Muayene tutanaklarında idamından dört saat öncesinde Eski Başbakan’ın “İstirham ediyorum, utanıyorum” demesine rağmen nasıl bir aşağılamaya maruz bırakıldığı açıkça görülüyor. (Prostat muayenesi makattan, “rektal tuşe” ile yapılır.)

Opera sanatçısı Ayhan Aydan‘ın hayatı 1949 yılında bir toplantıda Adnan Menderes ile tanışmasıyla değişti.

Aydan 27 Mayıs darbesinin ardından Yassıada duruşmalarına çağırıldı. Aydan mahkemede Adnan Menderes’den sahip olduğu bebeği öldürmekle suçlandı. Duruşmalarda aşkını doğrulayan ancak bebeği doğum sırasında kaybettiğini anlatan Aydan, o dönemdeki cesur duruşuyla dikkat çekti. Menderes’in asılmasından sonra zor yıllar geçiren Ayhan Aydan 84 yaşında solunum yetersizliğinden vefat etti.

Adnan Menderes döneminde, paralara mevcut cumhurbaşkanının resminin basılması uygulamasını kaldırılmış, tekrar ilk cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’ün resimleri basılmaya başlanmıştır.

Maliye Bakanı Hasan Polatkan ve Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ile birlikte İmralı adasında idam edildi. 16 Eylül 1961

BAZI DEVLET ADAMLARI ADNAN MENDERS’İN İDAMININ DURDURULMASI İÇİN ÇAĞRI YAPTI

Amerika Birleşik Devletleri başkanı Kennedy, Fransa cumhurbaşkanı Charles De Gaulle, Birleşik Krallık Kraliçesi II. Elizabeth, Almanya Başbakanı Konrad Adenauer, Pakistan devlet başkanı Muhammed Eyüb Han, ve İran şahı Muhammed Rıza Pehlevi, idamların durdurulması için Cemal Gürsel başkanlığındaki Milli Birlik Komitesi’ne defalarca çağrıda bulundular.

1960’taki 27 Mayıs ihtilâlinden sonra 14 Ekim günü kurulan “Yüksek Adalet Divanı” isimli özel mahkeme 9 ay 20 gün sonra, 1961’in 15 Eylül’ünde kararlarını açıklamış, devrik Demokrat Parti’nin 15 yöneticisini idama mahkûm etmişti. Ankara’da iktidarı elinde bulunduran Milli Birlik Komitesi bu 15 idamın 12’sini ömür boyu hapse çevirecek ve üçünü, Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ile Maliye Bakanı Hasan Polatkan’ın cezalarını onaylayacaktı.

Adnan Menderes intihar etmeye kalkıştı mı?

Adnan Menderes mahkeme kararının açıklanmasından önce aylar boyunca biriktirdiği uyku haplarını içerek intihar teşebbüsünde bulunmuş ve idam, tedavi edilene kadar ertelenmişti.

Doktorlar, mahkeme kararının açıklandığı 15 Eylül günü komada bulunan Adnan Menderes’i hayata döndürmeye çalışmışlar, eski başbakan ertesi gün kendine gelebilmişti. İdam edilebilmesi için sağlığının yerinde olduğuna dair rapor verilmesi gerekiyordu. Adnan Menderes 17 Eylül sabahı genel bir muayeneden geçirildi ve “sağlam” raporunun verilmesinden birkaç saat sonra, güpegündüz asıldı.

Cemal Gürsel başkanlığındaki Milli Birlik Komitesi; Celâl Bayar, Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu dışındakilerin idam cezasını affetti. Celâl Bayar’ın cezası yaş haddi nedeniyle ömür boyu hapse çevrildi.

Adnan Menderes ‘in yargılandığı suçlar nelerdi

Bebek Davası: Doktorunu, sanatçı Ayhan Aydan’dan doğan gayri meşru çocuğunu öldürmeye azmettirmekle suçlandı.

Ayhan Aydan (1924, İzmir – 19 Şubat 2009, İzmir), Türk opera sanatçısı. 1951 yılında amcası Mithat Dülge’nin Çubuklu Barajı yakınlarında verdiği bir davette Adnan Menderes ile tanıştı.Tanıştığı sırada eşinden ayrılmak üzereydi. 27 Mayıs Darbesi sonrasında Yassıada Davaları’na çağrıldı; “Bebek Davası’nda Menderes ile münasebette bulunmak ve bu münasebetten olan bebeği öldürmekle suçlandı. “Ben bu adamı sevdim” diyerek aşkını itiraf etti ve bebeğinin doğum sırasında öldüğünü anlattı. Bebek Davası,13 dava içerisinde beraat ile sonuçlanan tek davadır.

Duruşma Salonunda Ayhan Aydan İfade Verirken, Beraat ile sonunçlanan davadır.

Örtülü Ödenek Davası: Örtülü ödenek paralarını zimmetine geçirmekten yargılandı. 6-7 Eylül Olayları: 6-7 Eylül Olayları’na önceden haberi olduğu halde olarak müdahele etmemek.

Vatan Cephesi: Kurulan bir örgütü başka bir sınıf üzerinde baskı aracı olarak kullanmak, İstanbul’da Bulvar ve yol açmak için pek çok vatandaşın evini, parasını geciktirerek ya da hiç ödemeden istimlak etmek, Kanuna aykırı olarak üniversite basmak ve halka ateş açtırtmak,

Bazı muhalefet milletvekillerinin ve muhalefet liderinin seyahat özgürlüğünü kısıtlamak, Döviz Yasası’nı ihmal etmek, Devlet radyosunu siyasi çıkarları için kullanmak, Halkı Demokrat İzmir gazetesinin matbaasını tahrip etmeye teşvik etmek,

Kırşehir’in haksız olarak ilçe yapılması, Yargı bağımsızlığının ihlali, Tahkikat Komisyonu’nun kurulup olağanüstü yetkilerle donatılması, CHP’nin mallarına “haksız” yere el konulduğu iddiaları. Menderes bütün bu suçlamalardan sadece Bebek Davası’nda masum bulundu.

Kırşehir vilâyetinin kaldırılmasına ve Nevşehir kazasında (Nevşehir) adiyle yeniden bir vilâyet kurulmasına dair Kanun

Adnan Menderes’in son sözü

“Hayata veda etmek üzere olduğum şu anda devletim ve milletime ebedi saadetler dilerim. Bu anda karımı ve çocuklarımı şefkatle anıyorum…”

Adnan Menderes’in son isteği niçin kabul edilmedi?

Menderes, İmralı’da asılmadan hemen önce bir arzusu olup olmadığı sorulduğunda, dini telkin için orada bulunan hoca ile yalnız kalarak görüşmek istediğini söyledi. Ancak görevliler “kanunların buna müsaade etmediğini” söyleyerek Menderes’in son arzusunu da red ettiler.

Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan 16 Eylül 1961 tarihinde ve adet olduğu üzere sabaha karşı, o gün başarısız bir intihar teşebbüsünde bulunan Adnan Menderes ise İmralı Adası’nda 17 Eylül 1961’de sağlık muayenesini yapan doktor heyetinden sağlam raporu alındıktan sonra alelacele öğlen 13:21’de idam edildi.

Soruşturma için geçici kanunla özel tahkikat heyeti kuruldu. 14 Ekim’de başlayan yargılama dokuz ay yirmi yedi günde 287 oturum halinde sürdü. Yassıada Yüksek Adalet Divanı 592 kişiyi on sekiz davadan yargıladı. Adnan Menderes ve Celâl Bayar başta olmak üzere on beş kişi anayasayı ihlâl etmek, muhalefete baskı yapmak, basını susturmak, vatan cephesi kurmak ve 6-7 Eylül olaylarını tahrik etmek suçlarından idama mahkûm edildi (15 Eylül 1961). Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’ın cezaları onaylandı. Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’ın cezaları hemen infaz edildi. Adnan Menderes hasta olduğu için 17 Eylül 1961 günü idam edildi ve İmralı adasında diğer iki arkadaşının yanına defnedildi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bir kanun çıkarılarak İmralı’da bulunan mezarların ailelerinin istediği yere nakline izin verildi. Menderes ve arkadaşlarının Yassıada’daki muhakemeleri âdil yargılanma açısından ciddi şüpheler doğurmuştur. Tabii hâkim ilkesi ihlâl edilerek özel bir mahkemenin kurulmuş olması, savunma hakkının sınırlandırılması, zaman zaman mahkeme heyetince, “Sizi buraya getiren güç böyle istiyor” şeklinde, yargı bağımsızlığı açısından ciddi problem doğuran ifadelerin kullanılmış olması bu şüpheyi doğuran sebeplerin başında gelmektedir. Bu sebeple verilen mahkûmiyet kararları kamu vicdanında sürekli rahatsızlık uyandırmış ve neticede 11 Nisan 1990 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilen bir kanunla hüküm giymiş bütün Demokrat Partililer’le birlikte Adnan Menderes’in de itibarı iade edilmiştir. Bunun arkasından Menderes’in mezarı, Polatkan ve Zorlu’nun mezarlarıyla birlikte idam günü olan 17 Eylül 1990’da yapılan bir devlet töreniyle İstanbul Vatan caddesinde hazırlanan anıtmezara nakledilmiştir.

Menderes’in mezarı önce İmralı’da iken 17 Eylül 1990’da devlet töreniyle İstanbul Vatan caddesinde yapılan anıtmezara nakledilir. 2022 yılının başında da doğduğu yer Aydın’da “Adnan Menderes Demokrasi Müzesi” açılır.

KAYNAKÇA
Adnan Menderes’in Konuşmaları, Demeçleri, Makaleleri, (Derleyen: Haluk Kılçık), Demokratlar Kulübü Yayınları,
Ankara 1991.
AĞAOĞLU, Samet, Arkadaşım Menderes, Baha Matbaası, İstanbul, 1967.
Ankara Hukuk Fakültesi Arşivi (Adnan Menderes Evrakı)
AYDEMİR, Şevket Süreyya, Menderes’in Dramı, Remzi Kitabevi, İstanbul 2000.
BABAN, Cihad, Politika Galerisi, Remzi Kitabevi, İstanbul 1970.
BAYAR, Celâl, Başvekilim Adnan Menderes, (Hazırlayan: İsmet Bozdağ) Tercüman Gazetesi Yayınları, İstanbul 1968.
ESİRCİ, Şükrü, Menderes Diyor ki…,, Demokrasi Yayınları, İstanbul 1967.
FERSOY, Orhan Cemal, Bir Devre Adını Veren Başbakan Adnan Menderes, Garanti Matbaası, İstanbul 1971.
İNAN, Süleyman, Adnan Menderes-Biyografik Notlar: Kimliği ve Muhalefeti, Liberte Yayınları, Ankara 2021
(Gözden geçirilmiş ikinci baskı)
İNAN, Süleyman. Aydın Menderes’le özel görüşme (-1 Eylül 2001; -2 Şubat 2002)
KISAKÜREK, Necip Fazıl, Benim Gözümde Menderes, Büyük Doğu yayınları, İstanbul, 1998.SAROL, Mükerrem, Bilinmeyen Menderes, Kervan Yayınları, İstanbul 1983.
SÜKAN, Faruk, Başbakan Adnan Menderes’in Meclis Konuşmaları (1950-1960), Kültür Ofset, Ankara 1991.
TBMM Genel Evrak ve Arşivi (Adnan Menderes Dosyası)
Atatürk Ansiklopedisi Adnan Menderes (1899-1961)
VATAN GAZETESİ, 14 Haziran 1950 tarihli Zafer Gazetesi Ezan ile ilgili Manşet
CUMHURİYET GAZETESİ, 17 Haziran 1950 tarihli Ezan yasağı ile ilgili Manşet
YENİ SABAH GAZETESİ, 16 Eylül 1961 tarihli Menderes ,Zorlu, Polatkan İdama Mahkum Manşet
YENİ İSTANBUL GAZETESİ, 17 Eylül 1961 tarihli Zorlu ve Polatkan İdam Manşet
AKŞAM GAZETESİ, 18 Eylül 1961 tarihli Menderes idam edildi Manşet
MİLLİYET GAZETESİ, 18 Eylül 1961 tarihli Menderes idam edildi Manşet
BELGESEL TARİH, İngilterede’ki uçak kazası ve Adnan Menderes
YENİ ANT GAZETESİ, 19 Şubat 1959 Tarihli Adnan Menderes Uçak Kazası Manşet
HAKİMİYET GAZETESİ, 18 Şubat 1959 Tarihli Adnan Menderes Uçak Kazası Manşet
Fotoğraf açıklama
*Yayın izni, T.C. Başbakanlık, Basın Yayın Genel Müdürlüğü Arşivinden alınmıştır. Kullanılan fotoğraflar da kamu malı
mahiyetindedir.

Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,



0 Yorum YAPILMIS “ Başbakan Adnan Menderes – Neden Astınız ? ” iCiN




Not: Yorumunuz uygun gorulur ise onaylanip yayinlanacaktir.

GENEL,NİHAT PARAN KÖŞE YAZARLARIMIZ Kategorisindeki Diger Yazilar

Turgut Özal’ın Parmağı

TURGUT ÖZAL’IN... 

Başbakan Adnan Menderes – Neden Astınız ?

Başbakan Adnan Menderes... 


  • REKLAM ALANI 240X500 SAG

  • FIRAT YILMAZ CAKIROĞLU

  • REKLAM ALANI SAG 240X250

  • Rastgele Yazilar

    Mustafa Pehlivanoğlu – Ülkücü Şehit

    ÜLKÜCÜ ŞEHİT MUSTAFA... 

    MEHMET ÖZEN Ülkücü Şehit 15 Temmuz 1980

    ÜLKÜCÜ ŞEHİT MEHMET... 

    GEÇMİŞ OLSUN TÜRKİYE’M

    Merkez üssü Kahramanmaraş... 

    Baglantilar

    

    RADYO BOZKURTLAR FM - SiZiN SESiNiZ SiZiN RADYONUZ 2009 - 2024 - turk-gokturkce-turk